Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı İbrahim Erden 12. Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi’nde (TÜREK 2023) AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Ülkede rüzgar santrallerinin çoğunun Batı Anadolu’da olduğunu aktaran Erden, son yıllarda yatırımların Orta Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne doğru da yayıldığını söyledi.
Erden, Türkiye’de rüzgar enerjisi kurulu gücünün 12 bin megavata ulaştığına işaret ederek, bu alanda potansiyelin çok daha yüksek olduğunu dile getirdi.
“Potansiyelin sadece yüzde 10’undayız. Bunu geliştirmek için kamu ve özel sektörün çok adım atması lazım. Burada en önemli konu mevcut yatırımların hızlı yapılabilmesi. Bunu yapmak için de iki unsur var, önce yatırımcıların izin süreçlerini hızlıca tamamlaması gerekiyor. Çevresel izinleri, imar izinleri, arazi tahsisi ile ilgili izinler gibi birçok izin sürecinin hızlı bir şekilde ilerlemesi lazım. Kamunun yapabileceği öncelikle bunları kolaylaştırmak ve süreçleri çabuklaştırmak. Özel sektörün de bu yatırımların hızlı ilerlemesi için projeleri hızlıca geliştirmesi gerekiyor.”
Erden, 12. Kalkınma Planı kapsamında rüzgar enerjisi kurulu gücünde 5 yılda 18 bin megavat hedeflendiğini anımsatarak, “Bunun yatırım tutarı 5 milyar dolar. Yani yılda 1 milyar dolarlık yatırımdan bahsediyoruz. Biz buna asgari hedef olarak bakıyoruz, inşallah bunun daha üzerinde olacak şekilde yatırımların devam etmesini umuyoruz.” diye konuştu.
Türkiye’nin rüzgarda Avrupa’nın 5. büyük sanayisi olduğu belirten Erden, “Bunun daha yukarı çıkabilmesi için büyük potansiyel var. 12 bin megavatı 15 senede yaptık, ama bunun 2,5-3 katını belki önümüzdeki 10-12 senede yapacağız. Dolayısıyla bu sanayi katlanarak büyümek zorunda kalacak. Büyüyecek potansiyel var, altyapı kuruldu, bu altyapı üzerine yapıyı inşa etmek kaldı.” değerlendirmesini yaptı.
“Depolamalı projeler rüzgarda 19 bin megavata, güneşte 16 bin megavata ulaşıyor. Toplam 35 bin megavat kapasiteyi konuşuyoruz. Bu yatırımcı için çok ilgi çekici bir şey, yerli ve yabancı yatırımcı bununla ilgileniyor. Önemli olan bundan sonra depolama süreçlerinin, depolama maliyetlerinin ve ekipman maliyetlerinin nasıl gelişeceği, çünkü yatırım maliyetleri ne kadar uygun olursa, projeler o kadar yapılabilir olur. İkincisi de finansman. Önümüzdeki dönemde maliyetler aşağı inerse bu yatırımların hızlı şekilde yapılabileceğini düşünüyorum. Önümüzdeki 2-3 sene proje geliştirme sürecinde geçecek. İzin süreçleri hızlı giderse, finansmanın şu anda pahalı olduğu dönemde projeler geliştirilebilir, 2-3 sene sonra maliyetler düşünce o finansman bu projelerin yapımına destek sağlar.”
Rüzgar enerjisinde karada gösterilen ilerlemenin deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisinde de yapılabileceğini kaydeden Erden, Türkiye Ulusal Enerji Planı 2035 kapsamında 5 gigavatlık offshore kurulu güç hedeflendiğine işaret etti.
“Offshore rüzgarda türbin kurulunca iş bitmiyor. Deniz üzerinde rüzgar ölçümlerinin, dalga ölçümlerinin, zemin etütlerinin, zemin altı çalışmaların çok iyi şekilde yapılması gerekiyor. Karada rüzgar santrali yatırımı yaparken türbin, santral yatırımının aşağı yukarı yüzde 70-75’i, deniz tarafında ise tersi oluyor. Yüzde 35-40’ı türbin, kalanı ise inşaat, kablo, lojistik maliyetlerden oluşuyor. Dolayısıyla türbin dışı çalışmaların çok iyi şekilde yapılması, karada nereye bağlanacağına kadar çok iyi etüt edilmesi gerekiyor. Bu çalışmalar önümüzdeki yıllarda yapılacak ki ondan sonra Türkiye’de deniz üstü santralleri görelim.
Biz öncelikle şu anda Körfez bölgesinde yapılan çalışmalarla beraber, öncelikle Körfez’den büyük yatırım portföyünün içerisinde offshore projelerine yatırım olacağını öngörüyoruz. Bizim beklentimiz bu süreçten sonra muhtemelen YEKA modeliyle deniz üstünde belli alanların yatırımcıya açılması ve bunların ihale edilmesi. Burada çok önemli bir nokta var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu projelerin önden geliştirme süreçlerini yürütmeye çalışıyor. Proje geliştirme süreçleri sağlıklı bir şekilde yürütülürse önümüzdeki yıllarda yatırımcıların ihaleye gireceği noktada, belli bir şekilde geliştirilmiş riski düşmüş projeler ihale edilebilir noktaya ulaşır.”
Erden, son yıllarda teknolojik gelişmelerle ekipmanların tamamını geri dönüştürecek çözümler ortaya konduğunu belirterek, bu projelerin büyüyerek endüstriyelleşmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.